[Edebiyat] Şiir Paylaşma Başlığı |
Xirimsin « Citoyen » 1583495760000
| 1 | ||
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi linç edilmem için artık bütün deliller elde kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri geçirmez kimseyi ateşten korumaz kelimelerim kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına uçtum ama uçuşum radarlarla izlendi gayret ettim ve sövdüm bu da geçti polis kayıtlarına. Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa laboratuvarda çalışanlara sorarsanız ruhum sahte evi Nepal'de kalmış Slovakyalı salyangozdur ruhum sınıfları doğrudan geçip gerçekleri gören gençlerin gözünde. Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben kıyı bucak kaçıran ben ruhumu sanki ne anlıyorum? Ola ki şeytana satacak kadar bile bende ondan yok. Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir devlet sırrıyla birlikte insanın sinematografik bir hayatı olabilir o kibar çevrelerden gizli batakhanelere yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri ve sonunda estetik bir idam belki! Evet, evet ruhu olmak bütün bunları sağlayamaz insana. Doğruysa bu yargı bu sonuç bu çıkarsama neden peki her şeyi bulandırıyor ertelenen bir konferans geç kalkan bir otobüs? Milli şefin treni niçin beyaz? Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e? Ne saçma! Ne budalaca! Dört İncil'den Yuhanna'yı tercih edişim niye? Ben oysa herkes gibi herkesin ortasında burada, bu istasyonda, bu siyah paltolu casusun eşliğinde en okunaklı çehremle bekliyorum oyundan çıkmıyorum korkuyorum sıram geçer biletim yanar diye önümde bir yığın açalya bir sürü çarkıfelek gergin çenekli cesetleriyle önümde binlerce çiçek korkuyorum sıra sende sen de başla ve bitir diyecek. Yo, hayır yapamaz bunu, yapmasın bana dünya söyleyin aynada iskeletini görmeye kadar varan kaç kaç kişi var şunun şurasında? Gelin bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar! Bana kötü bana terkettiğiniz düşünceleri verin o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar onları verin, yakınmalarınızı artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar ben aştım onları dediğiniz ne varsa bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı verin bana verin taammüden işlediğiniz suçları da. Bedelinde biliyorum size çek yazmam yakışık almaz bunca kaybolmuş talan parayla ölçülür mü ya? Bakın ben, bir çok tuhaf marifetimin yanısıra ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim üstüme yoktur ödeme hususunda sözün gelişi üyesi olduğunuz dernek toplantısında bir söyleve ne dersiniz? Bir söylev: Büyük İnsanlık İdeali hakkında! Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim kazanana vertigolar, nostaljiler karasevdalar çıkar. Yapılsın adil pazarlık yapılsın yapılacaksa işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları sizin geçmiş hatalarınız karşısına. Ne yapsam döl saçan her rüzgarın vebası bende kalacak varsın bende biriksin durgun suyun sayhası yumuşatmayı bilen ateş öğüt sahibi toprak nasıl olsa geri verecek benim kılıcımı. |
Jonathan « Citoyen » 1583496060000
| 0 | ||
İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı kararmış rakamların yarıklarından sızarak bu söz yüreğime kadar alçaldı damar kesildi, kandır akacak ama kan kesilince damardan sıcak sımsıcak kelimeler boşandı aşk için karnıma ve göğsüme ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden aşk ve ölüm bana yeniden su ve ateş ve toprak yeniden yorumlandı. Dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın yanık yağda boğulan yapıların arasında delirmek hakkını elde bulundurmak rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için bana deha değil belgeler gerekli kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza gençken peşpeşe kaç gece yıllarca acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım bilmezdim neden bazı saatler alaturka vakitlere ayarlı neden karpuz sergilerinde lüküs yanar yazgı desem kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma Tokat aklıma bile gelmezdi babam onbeşli olmasa. Meyan kökü kazarmış babam kırlarda ben o yaşta koltuğumda kitaplar işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları kafamda yasak düşünceler, Gide mesela. Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar resimli bir kitaptan çalardım hayatımı oysa hergün merkep kiralayıp da kazılan kökleri Forbes firmasına satan babamdı. Budur işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku işte şehirleri bayındır gösteren yalan işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla güç bela kurduğum cümle işte bu; ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan tenimin olanca ağırlığı yok oldu. Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak bile bir bir çınlayan ihtilal haberidir ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu nisan ayları gelince vücudu hafifletir şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim gider şehre ve şaraba yaltaklanarak biraz ağlayabilmek için fotoğraflar çektirir babam seferberlikte mekkâredir. İnsanın gölgesiyle tanımlandığı bir çağda marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak belki ruhların gölgesi düşer de marşlara mümkün olur babamı varlık sancısıyla çağırmak: Ezan sesi duyulmuyor Haç dikilmiş minbere Kâfir Yunan bayrak asmış Camilere, her yere Öyle ise gel kardeşim Hep verelim elele Patlatalım bombaları Çanlar sussun her yerde Çanlar sustu ve fakat binlerce yılın yabancısı bir ses değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur polistir babam Cumhuriyetin bir kuludur bense anlamış değilim böyle maceralardan ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur yalnız coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan nüfus cüzdanımda tuhaf ekmek damgası durur benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu etin ıslak tadına doğru yavaş yavaş uyanmak çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp hırsız cenazelerine bine bine temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme korkak dualarından cibinlikler kurarak dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz nakışsız yaşamakları silâhlanmak sanarak çıkardım boğaza tıkanan lokmanın hartasını çıkınımda güneşler halka dağıtmak için halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa fly Pan-Am drink Coca-Cola Tutun ve yüzleştirin hayatları biri kör batakların çırpınışında kutsal biri serkeş ama oldukça da haklı. Ölümler ölümlere ulanmakta ustadır hayatsa bir başka hayata karşı. Orada aşk ve çocuk birbirine katışmaz nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı kendi tehlikesi peşinden gider insan putların dahi damarından aktığı güne kadar sürdürür yorucu kovalamacayı. Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan? Nerde, hangi yöremizde zihnin tunç surlardan berkitilmiş ülkesi ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan parti broşürleri yoksa kafiyeler mi? Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim takvim yapraklarının arasını dolduran nedir o katı şey ki gücü gönlün dağdağasını durultacak? Hayat dört şeyle kaimdir, derdi babam su ve ateş ve toprak. Ve rüzgâr. ona kendimi sonradan ben ekledim pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu ham yüreğin pütürlerini geçtim gövdemi alemlere zerkederek varoldum kayrasıyla Varedenin eşref-i mahlûkat nedir bildim. |
Lucifer « Censeur » 1584746160000
| 0 | ||
Karlofça Antlaşması gibi gözlerin, Sevr kadar geçersizdi umudum. Lozan kadar keskin sözlerin, Patrona Halil ayaklanması gibiydi kalbin. Toprak kaybı mı? Zaman kaybı mı? Brest- Litowsk kadar zordu seni sevdiğimi söylemesi Misak-ı Milli kadar dardı sevgin Kerkük kadar uzaksın, Kerkük kadar benim. -Lucifer- |
Jonathan « Citoyen » 1584807840000
| 0 | ||
Sarp bir güvercin düşüyor yüreğimden buna dayanmalıyım ölünce bir partizan gibi ölmeliyim sabahın kuşluk vaktine savrulan savrulan savrulan ergen ölüleri gibi. Şehrin şarkısını söylediğim zaman yağız bir kımıltı oluyor sesim korku ve cüzam korku ve cüzam korku... Ne beklenebilir artık namlulardan. Harçlar karılmış duruyordur hem de kara bir gerdek olarak yaşıyoruzdur kendimizi ne beklenebilir. |
Twilight « Citoyen » 1585080960000
| 0 | ||
Jonathan a dit : Yaxşıyam həə :) |
0 | ||
some love too little, some too long, some sell, and others buy; some do thedeedwith manytears, and some without asigh: for each man kills the thing he loves, yet each man does not die. |
Jadefoca « Citoyen » 1589401380000
| 0 | ||
Gözleri var ya Elleri sımsıcak hani ya Dilinden vurur beni ya Ömrümü adarım yoluna Ah isterim ben seni Kalbimde derin yazılı yerin Gözleri beni bitirir Ah bir senden gidemedim Bende sevmiştim oysa bende sevmiştim Kalbe darbe vurdu, önce hayallerimi yitirdim Harbe sürdü kelimelerim, harpaç oldum harbiden Gittin ya helal olsun, ızdırabı çeken benim Severdi oysa ki Gözleriyle gerçekten büyülemişti hayatımı Hasret nedir bilmezdim Özlemezdim bende maviydi hayallerim Artık anlamı yok bunların ben sensiz ne'yleyim? Gazabı çok büyük aşkının ve nefretinin Akarsular dururdu, meleğiydi mabedimin Gözlerime bak ve olmadığını sende söyle Hadi göster nefretini son kez olsun bitti de Bende anlarım o zaman hayallerimin sahteliğini Keşke farklı olsa silebilsem geçmişimi Artık istemiyorum sensiz bu göz yaşla doldu Çaresiz haykırışların, cefaların ortasında Allahım sen yardım et Korkar oldum gölgelerden Tıpkı sen gibi aynı ölüm öncesi sessizlik Şimdi ise yalnızlığın acı sonuyla yüzleştim Ölmek istedim ve sonra kendi canıma kastettim Sevgilim nerde? Ah bu gönül ölür be Hasreti yakar derinde Seninle kalbim mahşerde Sorardım kendime istemem ben diye Ve sende kalbime vazgeçer mi yürekte Bıkmadım beklerim sen dön yine severim Seninle ölen kalbe seninle söz verdim Son nefessin sen Severdi yürekte en derinden Mutluluk ellerinden Dön bebeğim nerdesin sen Ellerim ellerinden ayrılırsa sevgili Yarın denilen günler olmayacak belki Beni bırakıp gittin ya çaresizim şimdi Ne bugün ne yarın güneş doğmayacak sanki Kalbe düşen ilk cemrem Dudaktaki gizli hecem Sen olmazsan yanımda Yaşayamaz ki bu beden Fırtınalar kopuyor bak savruluyoruz işte Ayrılık dayandı kapıya sebebi yokken Bu günlerim şimdi mutsuz yarınlar umutsuz Dilimde tek bir hece söylüyorum şuursuz Sensiz ölmek istemezdim hiçbir zaman asla Ama kaybettim kendimi bıraktım boşluğa Şimdi intihar mı etmeli veya üzülmeli İkilemler içindeyim, yardım et be sevgili Geriye dönmeyeceksin ama unutmadım geçmişi Bugünde bekledim seni gelirsin belki İmkansız olan bir şey varsa seni unutmaktı Seviyorum dediğin söz kalbe kazındı Yeni bir sayfa açalım hadi unut olanları Yalan da olsa oyna mutlu ve mesutları Gözleri var ya Elleri sımsıcak hani ya Dilinden vurur beni ya Ömrümü adarım yoluna Ah isterim ben seni Kalbimde derin yazılı yerin Gözleri beni bitirir Ah bir senden gidemedim [Bölüm 3] Çok uzaktasın sen sesimi duymazsın belki Bende sana uzağım ondandır ya hasretim Uzun zaman oldu bak özlüyorum sevgilim Sensizlik kolay değil acısını dindiremedim Anlamsız olan her şey beni buldu benimle Kokun dolaşırdı tenimde, akıldasın, gecemde Anlatamazdım güzel gözlerini denizlere Hep parlardı böyle yıldızım gök'yüzünde Zaman saatleriyle yakın oldu ölüm kadar Kaderin prangası koptu gitti buraya kadar Artık tükendi bu kalp uzak durun parçalar Müdafaa etmeyin ve bırakın uzun yol var Eskidendi yalanlarım halimi bilir misin? Her şey zulüm oluyor vardı benim de ümidim Hissederim yokluğunu bitmeyen bir senfoni Allahım yardım eder unutturur belki sana beni Gönlümün yarısı yok mahşere kadar acı Ömrümden çaldığın günlerin bedeli yasaklı Bana düşman dedin sanki sen çok vefalı Tamam anladım seni sevmekmiş günahım [Hook] Gözleri var ya Elleri sımsıcak hani ya Dilinden vurur beni ya Ömrümü adarım yoluna Ah isterim ben seni Kalbimde derin yazılı yerin Gözleri beni bitirir Ah bir senden gidemedim Gözleri var ya Elleri sımsıcak hani ya Dilinden vurur beni ya Ömrümü adarım yoluna Ah isterim ben seni Kalbimde derin yazılı yerin Gözleri beni bitirir Ah bir senden gidemedim Ah, ah, ah Sevgilim nerde? Ah bu gönül ölür be Hasreti yakar derinde Seninle kalbim mahşerde Sorardım kendime istemem ben diye Ve sende kalbime vazgeçer mi yürekte Bıkmadım beklerim sen dön yine severim Seninle ölen kalbe seninle söz verdim Son nefessin sen Severdi yürekte en derinden Mutluluk ellerinden Dön bebeğim nerdesin sen |
0 | ||
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için Saçlarını, gözlerini, ellerini Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak Termometrede yükselen çizgi çizgi Kim bilir nerelerde soğuyorsun Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen İnsan insan bakan gözbebeklerin Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder Ne gelirse onlardan gelir bana Çalışma gücü yaşama direnci Mutluluk gibi kazanılması zor Mutluluk gibi yitirilmesi kolay Bir açarsın ki mutluyum Bir kaparsın her şey elimden gitmiş Gidişini Anlatıyorum - Rıfat Ilgaz Dernière modification le 1590204480000 |
0 | ||
...Avutmaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına. Aşk, iki kişiliktir... (Ataol Behramoğlu - Aşk İki Kişiliktir) |
1 | ||
Ya bin yıl, ya bin asır sonra o gün gelecek. Necip Fazıl Kısakürek |
Cennetteyze « Consul » 1592313480000
| 2 | ||
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı? victor hugo |
0 | ||
Dillerde gezen adım: Bir seciyesiz, bir it. Nedense olamadım, Sizin gibi bir yiğit... Sabahattin Ali |
0 | ||
istanbul’u sormasan ya çare yok soracaksın bu kan tükürmek istediğim haliç demişsin bu evrenlere yuf çekmiş bir zehir zıkkım sevda bu geçmişi kandilli beyoğlu cumaları demişsin yani sen istanbul demiş yıkılmışsın istanbul sana yıkılmış |
0 | ||
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı Fuzuli |
Mervesy « Consul » 1600708320000
| 0 | ||
Bu sesler ne zaman susar? Zaman içimizdeki Arzuyu söndürür... Senin gülüşün musallat oldu Maske gittikçe ağırlaşıyor Bir adım ileri,iki adım geri. Boynuma dolunan bir ilmek var Ben ilerledikçe Nefes almak güçleşiyor İpi kesmenin yolu var mı? Şafağın sökmesini bekliyorum Ama ışık çoktan söndü. Bilmiyorum,yoksa ben... Kör mü oldum? Her şeyi ardımda bırakabilir miyim? |
0 | ||
Bu yılın gece yarısıdır ve bu da gündüz, Al Alvarez, İntihar - Kan Dökücü Tanrı Öteki Yayınevi 1992 Türkçesi: Zuhal Çil Sarıkaya |