[Tartışma] LGBT |
Denoefe « Citoyen » 1432491960000
| 0 | ||
Timetoshine a dit : Komikmiş, doğum günümde iyi güldüm. Teşekkürler. |
Supamicky 1432492080000
| | ||
[Modéré par Visne, raison : Konu dışı] |
Bisharch « Censeur » 1432550880000
| 0 | ||
Bak şimdi... |
2 | ||
Bunu sevdiklerimden saklamamayı öyle çok dilerdim ki.. ama bazı şeyler olması gerektiği gibi kalmalı; görünürde basit hayat, düz mantık. Paylaşsam, dilime yazık, sussam gözlerime. Normal davranıyorum ve uzaktan onun gülüşünü izlemeye devam edeceğim. ^_^ İronik olan, çoğu psikopatın heterolardan çıkması; taciz, cinayet, zorlama vs. Bunun sebebi olarak da küçüklükten itibaren doğru düzgün aşılanmayan cinsel bilgiler. Ayıp ayıp diyerek küçüklükte açıklamak yerine korkutulup baskı uygulanırsa, o şahıs büyüdüğünde yanlış yola sapma ihtimali zaten yüksektir. İlk evde öğrenilmesi gereken bu tarz bilgiler okulda öğretiliyor, bence bu yanlış. Baskıcı zihniyet ortadan kalktığı ve bilinçlenmiş insanların çoğaldığı gün herkes rahatça yaşamını sürdürebilecek. |
Lxlilterlxl « Citoyen » 1432636740000
| 1 | ||
Timetoshine a dit : Senin kafandan istiyorum güldürdün. Ah şu yokluk varya mantigi silip atiyor canim kardesim :) |
Supamicky 1432636980000
| | ||
[Modéré par Visne, raison : Argo] |
Bisharch « Censeur » 1432647120000
| 1 | ||
Tamam durun kavga çıkarmayın... |
Timetoshine « Citoyen » 1432663140000
| 2 | ||
Lxlilterlxl a dit : Oo tepki çekmişim, en sevdiğimden. Bu bir tartışma konusu olduğundan dolayı senden seviyeni belli eden basit bir alaylama yerine düzgün bir yorum beklerdim. Tepkini çektiğim kısım hangi kısım bilmiyorum, eğer o L'lerin malum videoları kısmı seni bu yorumu yazmaya ittiyse bu da benim ''özgürlüğüm.'' LGBT'nin en çok istediği şey de ''özgürlük'' değil mi? Eğer ''Körler sağırlar birbirini ağırlar, başlığa girdiğim an tepetaklak oldum.'' kısmı ise ben bir tartışma konusu beklerken ''bakın kabile evimizde nasıl coşuyoruz falan fişman''lar görmemden dolayı o lafı kullandım, biraz ağır geldiyse özür dilerim. Ama onun harici söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım. Eğer ''LGBT'leri başımızın tacı etmeliyiz, homofobikler ölsün sevgi barış kardeşlik tililili.'' ise, ben LGBT'ye karşı olduğumu söylemedim, sırf LGBT olduğu için çok üstün haklar bekleyen, eline şans versen homofobikleri boğazlayacak olan kesime karşı olan, sonra da sevgi barış kardeşlik diyerek şirin görünmeye çalışan kısma karşı olduğumu söyledim. Sırf sizin inancınıza ters düşüyor diye birilerini öldürme hakkınız olduğunu düşünüyorsanız, bunun Nazizm'den tek farkı ırk ile değil, cinsel eğilim ile alakalı olması. Tabi sen olayı ideolojik faşizme çekmeye çalışıyorsan şimdi olduğun gibi devam et, ona bir sözüm olamaz. Yani ben ne LGBT haklarını körü körüne savunurum, ne de LGBT'ye karşı çıkarım. Sen o yorumundan benim LGBT düşmanı homofobik fasa fiso olduğumu çıkarıyorsan, sende tartışma konusu açacak kapasite yok demektir. Sonuçta tartışma konularında karşı fikir elbette bulunacaktır. Sırf sizin tayfa toplansın diye açılmaz tartışma konuları. Umarım sonraki yorumun daha tartışmaya yöneli ve saygılı olur, teşekkürler. |
Sbooky « Citoyen » 1432663800000
| 2 | ||
homofobikler ve homoseksüeller abartmasa mükemmel olcak |
Timetoshine « Citoyen » 1432663980000
| 0 | ||
Fastertherat a dit : AHA! Arkadaş benim satırlarla anlatmak istediğimi 6 kelimede anlatmış. Büyük adamsın vesselam. |
2 | ||
Eğilim her ne olursa olsun, sapkınlık derecesinde olmadığı ve diğer insanların hayatlarına müdahale boyutuna varmadığı sürece yaşanabilir. Hayatta en çok ihmal edilen şey maalesef ki saygı. Karşıt görüşte olan insanların pek azı bunu başarabiliyor. |
Kolyeliyim « Sénateur » 1432755120000
| 1 | ||
Ben böyle bir millet görmedim. Bunu tuhaf bir şeymiş gibi algılıyorlar. Dalga geçiyorlar komik bir şeymiş gibi. |
Masenpai « Citoyen » 1432755120000
| 0 | ||
Whileor a dit : ben saygı duyarım. Olay bana dönmedikçe... |
2 | ||
Türklerin dalgaya alıp/kötü görmesi ve hemen ardından tepki göstermesinin sebebini ben İslam dininden kaynaklandığını düşünüyorum. Araştırmasında bulunmadım fakat aldığım duyum eşcinselliğin günah olduğunu söylüyor. Aile ve toplum baskısı da maalesef saklanmaya itiyor.. |
Kolyeliyim « Sénateur » 1432758300000
| 1 | ||
Whileor a dit : Aslında çok dikkatsiz bir toplummuşuz. Arkasından konuşmak, dalga geçmek, bu özelliğini yüzüne karşı vurmak bunlar hafif günahlar da değil. Ayrıntı en ince yerde işte. Dernière modification le 1432758420000 |
Masenpai « Citoyen » 1432758300000
| 1 | ||
Whileor a dit : Evet, günah olarak geçiyordu sanırım. Ama bir Müslüman olup saygı duymam doğru olan çünkü eşcinsellik hoş görülmediği gibi, homofobiklikte hoş görülmüyor. Tabi benim sivri zekalı dink kardeşlerim bunu malca yorumluyor. Onlar adına kusura bakmayın |
0 | ||
İnsanlar bildiği halde göze soka soka yapıyor işte "amaaaan" diyerek. Ne diyelim, onları da elbet susturan kişi/olay olur. |
Bisharch « Censeur » 1432822500000
| 0 | ||
Editeyşın Dernière modification le 1432822560000 |
Farememoli « Citoyen » 1432842240000
| 0 | ||
Kavga çıkarmaya gerek yok illa lgbt bireyleri sevmek zorundayız diye bir kural yok sadece kimin kimle ne yaptığına karışmamak gerekiyor |
Sirukko « Citoyen » 1432874340000
| 1 | ||
Transseksüel; kendisini karşı cinse ait hisseden, karşı cinse benzeme isteği duyan veya kendisini karşı cinsten biriymiş gibi hisseden kişilere verilen addır. Hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Yani kişi erkek olduğu halde kadın olmayı isteyebilir, kadın olduğu halde erkek olmayı isteyebilir. Ancak transseksüel, daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelimedir. Transseksüellik, kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi ve hissetmesidir. Bu yüzden transseksüelleri dış görünüşlerinden belirlemek söz konusu değildir. Çünkü kendilerini karşı cinsten hissettiklerini dış görünüşlerine her zaman yansıtmazlar. Travestilikten farklı olarak giyim, fiziksel görünüm ile davranışlardan öte transseksüellerin büyük bir kısmı cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirerek sosyal ve hukuki olarak karşı cinse geçerler. Transseksüel bireyler aslında bedensel açıdan ya erkek ya kadındırlar, fakat kendilerini, bulundukları cinsiyetten başka cinsiyete ait hissederler ve olabildiğince bu hissettikleri cinsiyetin özelliklerine bürünürler. Transseksüelliğin ne ölçüde hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiği, kesinlikle çok tartışılan bir konudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) uluslararası hastalık sınıflama ölçütü ICD-10’a göre bir cinsiyet rahatsızlık türü olarak tanımlanmaktadır. "Transseksüellik Bahsi Üzerine adlı yazımın devamı niteliğindeki bu yazımda, esas amacım her ne kadar Cinsiyet Değişimi Ameliyatı ise de, ts.liği anlayamadan, ya da ts.liği yeterince anlayamamış bir kitleye, bu ameliyatı da tam anlamıyla anlatamayacağımı düşünüyorum ve bu kaygılarla yazıma başlıyorum. Ts.liği en gelişmiş çağdaş toplum, hukuk ve bilim sisteminin geçerli olduğu ülkelerdeki ts.lik ve ülkemizdeki ts.lik gerçeği diye iki şekilde ele almak mümkün. Muhakkak ki gerek dış ülkelerde gerekse Türkiye'de bu konuyla ilgili yayınlanmış eserlerin, dokümanların, çalışmaların olduğunu biliyorum. Bunlar topluma ne kadar kazandırılmış ya da bireyler bunlara ne ölçüde erişebiliyor, o ayrı bir mesele. Transseksüelliğin ne olduğunu özetle tekrarlamak istiyorum. Bazı kavramların anlamlarını anlamak gerekiyor öncelikle. Bu kavramlar, insan cinselliğinin bütününü oluşturuyor çünkü. Bunlar nedir: Biyolojik cinsiyet, Cinsel rol ve Cinsel kimlik. Yaygın olarak transseksüellik olarak bilinen durum tıpta Gender Disphoria, Türkçesi ile Cinsel Rol Karmaşası olarak geçiyor. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta var: Bu sözüm ts.liği bir hastalık ve sapıklık olarak görenlere olacaktır. Ts.liğin kendisi bir birey için asla hastalık değil, fakat ts. yapıya sahip bir kişinin, varolan sosyo-kültürel çevre içinde yaşarken karşılaştığı zorluklar öyle çok ve öyle zor ki bunlar neticesinde anksiyete gibi depresyon gibi ve hatta en nihayetinde intihar gibi türlü hastalıklar ve sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bunun müsebbibi ise ts.lik değil, bu gerçekliğe sırtını dönen, yok sayan, yaşam şansı vermeyen, karşısına çıktımı da saldırıya geçen toplumsal zihniyetin, hukuksal ve tıbbi sistemin geri kalmışlığı, ön yargısı ve cahilliğidir diyebiliriz. Biz şimdi konumuza dönelim. Biyolojik cinsiyet nedir? Biyolojik cinsiyet bedenle alakalı bir kavramdır. Bir insanın doğduğu anda diğer kimseler tarafından dış cinsel organlarına bakarak belirlenir; yani bir insanın dişi ya da erkek olmasıdır. Cinsel rol bundan sonra devreye giriyor. Cinsel rol nedir: Bir kişinin, dişiliğini ya da erkekliğini ifade etme biçimidir. Yani kadınsılığı ve erkeksiliği diyebiliriz. Cinsel rol kesinlikle doğal bir yetenekle değil, genellikle toplum tarafından ve çocuğun yakın çevresindeki kişiler tarafından yüklenen, öğretilen, özendirilen, belirlenen bir özelliktir. Bütün bunlar çocuğun cinsel kimliğinin henüz netleşmediği bir dönemde gerçekleşir. İnsanın cinsel kimliği kendi özünden ve bilincinden gelmekteyse de, insanların cinselliğinin toplum tarafından algılanışı cinsel rolü belirliyor. İnsanlar, karakter ve davranışların belirli kültürel kalıplara uyması ölçüsünde dişi ya da erkek nitelikli sayılıyorlar. Ne var ki cinsel rolün toplum tarafından algılanışı ile kişinin kendisi tarafından algılanışı, farklılık gösterebiliyor. Böylelikle kişinin doğduğu günden erginliğe geçtiği döneme kadar olan süreçte, kişinin cinselliği kendi seçimi ve özvarlığı olan cinsel kimliği ile toplumun beklediği ve yüklediği cinsel rolün etkisiyle oluşuyor. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz sosyo-kültürel çevrede, kültürel kalıplarda cinsiyetin tespitini yapan diğer kimseler ve faktörler oluyor. Doğduğu gün dış cinsel organlarına bakan, örneğin anne baba ya da diğer kimseler o andan itibaren çocuğa ona uygun isim veriyorlar, cinsiyetine uygun renkte ve çizgide kıyafetler giydiriyor; ona göre oyuncaklar alıyor, ona göre kimi davranışları desteklerken kimilerini kaka olarak gösteriyor. Böylelikle de kadın ve erkek farkı yaratılmaya başlanıyor. Üç-dört yaşlarına varan bir çocuk ise artık cinsel rolünü benimsemiş oluyor. Çoğu zaman bunda bir çatışma ve rahatsızlık çıkmasa da, çoğu insan toplumun yüklediği cinsel rol ile kendi belirlediği cinsel kimliğini çok kolayca birleştirebildiği ve aynı şekilde algılayabildği halde, kimi insanlar kendisine yakıştırılan cinsel rol ile çatışmaya girebiliyor. Örneğin, erkek bedenine sahip olduğu halde, kadın cinsel kimliğini benimseyip onunla özdeşleşip, onun gerektirdiği rolde bir cinsellik yaşamak isteyebiliyor. İşte bu noktada ts.lik dediğimiz durum ortaya çıkıyor. Kendimden bir örnek vermek istiyorum burada: Benim erkek kardeşim de var, onunla ben aynı aile terbiyesinden geçtiğimiz, aynı sosyo-ekonomik ve kültürel ortamda yetiştirildiğimiz halde, erkek kardeşim öğretilen cinsel rolüyle kendi cinsel kimliğini birleştirebilmişken, ben ise erkek bedenim ve erkek cinsel rolün yüklenmesine karşılık her nedense kadın cinsel kimliğiyle özdeşleşmeyi gerçekleştirmişim. Buraya kadar belirttiğim durumlar içinde ilginç bir noktayı tekrar belirtmek istiyorum: Çocuk henüz kendi başına karar alabilecek duruma gelmeden, cinsel rolü, biyolojik cinsiyetine uydurulmuş oluyor. Bu kurala uymayan durumlar ise, istisna ve sapma olarak ele alınıyor. İçinde bulunduğumuz zamanda ve sosyo-kültürel çevrede çocuğun adını, cinsiyetini ve hatta dinini (pek alakası olmasa da) belli bir yaşa kadar belirlememek her ne kadar mümkündür bilinmez ama benim kanım şu ki bu hiç de mümkün değil. O halde yapılabilecek tek şey, bu gidiş devam ederken istisnai şahsiyetlerin en insanca muameleyi görebilmesini sağlamaktır. Kendisine yüklenen kadınlığı veya erkekliği devam ettirebilen çocuklar heteroseksüelliklerini yaşayabilsinler, güle güle de yaşasınlar. Çünkü gerçekten heteroseksüel rol ile özdeşleşebilen çok kadın ve erkek var. Ama buna herhangi bir sebeple karşı çıkan (genetik, hormonal veyahut psikolojik gerekçelerle) buna uyum göstermeyen insanlar için hukuki, toplumsal ve tıbbi desteğin en doğal hak olarak görülmesini istiyorum. İnsanın biyolojik cinsiyeti doğuştan geliyor. Yine cinsel kimliği özden var olan bir özelliktir. Cinsel rol ise daha sonradan, kişinin kendisi ya da toplum tarafından belirlenir. Bu bakımdan ts.lik daha çocukluk çağında kendini belli eder. Ts.liğin teşhisine ve tedavisine ilişkin uluslararası sağlık standartları 1979'da yayınlanmış, Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Teşkilatınca onaylanmıştır. Ts.liğin teşhis edilmesi için aranan nitelikler bilimsel olarak belirlenmiştir. İlk cinsiyet değişimi ameliyatı 1953'de Almanya'da gerçekleştirilmiş, Türkiye'de ise bu ameliyat 1980'lerde yasallaştırılmıştır. Ts.liğin kişi için sorun olmaya başladığı dönem sanırım çocuğun kendi başına karar alabildiği dönemlerde başlıyor. Daha çok buluğ çağında ve ergenlik çağında kendini gösteriyor. Böylelikle de hem kişinin kendisi için, hem ailesi için hem de toplum için sorunlar başlıyor. Cinsel organlardan yola çıkarak kişinin cinselliğinin sınırlarını çizivermek pek kolay ama yetersiz. Kendini başka cinsiyetteki bir bedenin içinde tutsak hisseden ve kendine yakıştırılan cinsel rolden cidden sıkıntı duyan transseksüel bir kişinin, bedeni ile cinsel kimliği arasında bir uygunsuzluk ortaya çıkıyor ve bunun düzeltilmesi gerekiyor. Unutmayalım ki cinsellik sadece bedensel değil ama aynı zamanda beyinsel bir kavramdır. Ben, kendimden bahsedecek olursam: Erkek bedeniyle doğdum, bu nedenle de kadınca yetiştirilmedim. Genetik hormonal vs. biyolojik her yönümle de gayet sağlıklı bir bedende yaşayageldim. Yani genimle, hormonumla, kemik yapımla, kıl dağılımımla yüzde yüz! eril bir biyolojik yapıya sahiptim. Fakat maalesef! kendimi buna rağmen kadın cinsel kimliğinde buldum. Bedenim erkekti, erkekçe cinsel rol de yüklendi. Hem de yaklaşık 20 yıl boyunca. İçten içe ömrüm boyunca kadın cinsel kimliğimi geliştirmiş olmama rağmen bunu çok geç farkettim. Bedenim erkekken, herkes beni erkek olarak görürken, ben de erkeklere yönelik olduğumu farkedince, ilk zamanlar eşcinsel erkek olduğumu düşündüm. Ve cinsel özgürlüğüme sahip çıkabildiğim günden sonra gey arkadaşlarım, partnerlerim oldu. Birkaç sene gey kültürünün ve ortamının içinde tecrübe edindikten sonra sıkıntılarımın geçmediğini, topluma adapte olamadığımı, kendimi doğru bir şekilde ifade edemediğimi, üretken ve mutlu olamadığımı hissedince herşey su yüzüne çıkmaya başlamıştı. Sadece erkeklerle cinsellik yaşamak beni hayata bağlayamadı. Bunun üzerine hayatı, insanları, olayları tanıdıkça da kendimi tanımlamada kolaylık hissettim. Bana empoze edilen, dayatılan gerçeklerden etkilenirken, hayatı ve herşeyi kendim de tanımlamaya çalıştım. Bu bütünlüğün bir parçası da ben oldum. Her ne kadar hayat ve herşey düşündüğüm gibi olmasa da bu uğurda bir ömür tüketmeye gönül verdim. Yıl 1993 idi ve ben kendimi kadın olarak görüyordum artık. Yani kadın cinsel kimliğimi keşfettiğim yıldı 1993. Biyolojik cinsiyetim hâlâ erkekti. Herkes benden üniversite çağında bir delikanlıdan ne beklenirse onu beklerken ve ben kadın cinsel kimliğine sahipken ne yapmalıydım, ne yapabilirdim? Cinsel kimliğimi netleştirmenin verdiği rahatlığın beraberinde korkunç bir psikolojik bunalım ve sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar peş peşe üstüme gelmeye başlamıştı. Daha doğrusu sorunların ve bedellerin türlerini, şiddetini, vadesini sonradan öğrenecektim. Düşe kalka katedilecek bu yolda yapayalnız ve gayet cahildim. Çalışmıyordum, mesleğim bile yoktu, param da. Öğrenci bile değildim. Üniversitemi terk etmiştim. Ailem durumumdan habersizdi. Arkadaşım, dostum çok azdı. Bir tek kalbim ve aşkım çok güçlüydü ve de ona hizmet edecek aklım, fikrim. Yaşım 22'ydi ama cinsel kimliğimin yaşı daha bebekti. Herkesin 15-20 yılda oturttuğu yapıyı, ben 20 yıl geriden takip etmek, onlara yetişmek durumundaydım. Yetişkin, olgun, üretken ve mutlu bir insan olabilmem için. İşim çok zordu dememe gerek kaldı mı bilmem. Üstelik insanların insanca değil, bir acayip halde yarıştıkları adaletsiz ve dengesiz bir toplumda. Gönül isterdi ki çocuklar ta başından kendi cinsel kimliklerini kendileri belirleyebilsinler. Haydi onu geçelim; toplumun kültürel kalıplarına uyum gösterilmediğinde, o toplum her ne kadar heteroseksüelliği baş tacı etse de buna uymayanları anlayabilseydi. Anlayabilecek bilince sahip olabilseydi. Bu, ailede de böyle olsaydı. Okul hayatında da eğitmenler ve öğretmenler en azından bu aşamada çocuğun hislerini ve özvarlığını da baş tacı edebilip ön sıraya alabilselerdi. Kendi kişisel ve toplumsal beklentilerini, o kişi için bir kenara itebilselerdi. Yine gönül isterdi ki, hukuk sistemimiz bu insanlara da uyumlu olsaydı. Yine aileler böyle bir sorunla karşılaştıklarında, çocuklarını alıp götürebilecek ve gönül rahatlığıyla teslim edebilecek tıbbi merkezlere sahip olabilselerdi. Ve böyle bir merkezde nitelikli tıp adamları ve teknik imkanlar bulunsaydı da, bu insanlar gerçek kimliğinde daha mutlu ve dengeli bir insan olarak, toplumda daha faydalı bir birey olarak yaşayabilselerdi. Oysa ki toplumumuzda transseksüellerin ezici çoğunluğu fahişe olarak hayatlarını kazanıyorlar!!! Ben bu sözlerimi şimdi sarfedebiliyorum. Çünkü ulaşabildiğim bilgiler var. Gözüm açılmış yani. Ve artık bunu aileden de toplumdan da, devletten de her bir kesimden bekler hale gelmiş durumdayım. Daha üç-beş sene önce bunlardan hiçbiri aklıma gelmezdi. İşte bu nedenledir ki bireysel ve toplumsal bilincin bu konuda aydınlanması gerekmektedir. Hem transseksüel insanlar rahatsızlanmasınlar, hem de heteroseksüel kişiler bu tür insanların varlığından, yapıp ettiklerinden rahatsız olmasınlar. Elbette ki, bir çok gelişmiş ülkede, transseksüeller bir çok avantajlara sahip. Gelin şimdi yurt dışında bu işin gerçek anlamda nasıl yapıldığına özetle değinelim. Son yirmi yılda cesaretle ve sağlıklı bir şekilde bir çok ülkede uygulanan sistem şudur: Ts. kişi bir terapiste başvurur. Terapist de eğer o kişiye transseksüellik teşhisi koymuşsa, cinsiyetin düzeltilmesi için bir merkeze gönderir. Bu merkezde ts. kişi, fiziksel ve ruhsal desteği rahatlıkla alabilir. İlk üç-dört ay boyunca hormon tedavisi uygulanır. Daha sonra hormon tedavisi görmekle birlikte, günde yirmi dört saat, en az iki yıl boyunca bu kişi karşı cinsiyetin cinsel rolünde toplum içinde yaşamaya başlar. Bu süreç için kendisine karşı cinsiyetin nüfus cüzdanı ve hakları yasal olarak sağlanır. Böylece hem sosyal baskılardan hem de emniyet birimlerinin arasıra yaptığı kimlik kontrollerinde kimliğini kolayca ispatlayabilir ve bir sorun yaşamaz. Bu iki yıl içinde kendisinin yeni role uyum sağlayabilmesi için tüm eğitim ve ruhsal destek verilir. Bir süre sonra da sağladığı uyuma göre kendisine ameliyat izni verilir veyahut ihtiyaç varsa bu denemeye devam etmesi istenir. Ülkemizdeki durumun çok farklı olduğunu söylemeye gerek var mıdır acaba? Çoğu eşcinsel ve travesti için geçerli olan durum ts.ler için de aynıdır. Hatta daha çok sorunla başbaşadırlar. Herkes belirli bir yaşa geldikten sonra, kendi sorunlarını kendi başına çözmek durumundadırlar. En başta ülkemizde böyle bir servisi komple olarak verebilecek bir merkez yok. Az sayıda da olsa çok değerli psikoterapistler, estetik cerrahları ve hatta hormonal tedaviyi yürütebilecek endokrinologlar ülkemizde de mevcut. Ama bu kişiler koordineli olarak çalışamıyorlar. Ve bu durumda tıbbi kurumlar ve kişiler arasında fikir ve çalışma birliği sağlamak birçok nedenle zor oluyor. Örneğin tıp adamları bu işi etik kurallar ve de ülkenin hukuk kuralları zeminine oturtup yasal desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Sonuçta bir şeyler oluyor, olabiliyor ama hayli karışık, hayli yorucu ve hayli uzun zaman alabilmekte bu süreç. Türkiye'de de tabii ki işin başında psikiyatri var. Bir psikiyatri merkezine en az iki yıl devam etmek gerekiyor öncelikle teşhis için ve şartlara uygun yaşam testini mümkün olduğunca sağlıklı bir biçimde yapabilmek için. Maalesef ameliyat öncesinde yeni cinsel rolü yaşamın her alanında (örneğin okulda, işyerinde) tatbik edebilmek pek mümkün olmuyor. Çünkü toplum bu konuda çok bilgisiz, önyargılı ve hatta saldırgan olabiliyor. Hiçbir yasal hakkı da yok transseksüelin. Çünkü Türkiye'de pembe nüfus cüzdanı alabilmek için bu ameliyatı geçirmiş olmak, ruh ve davranış yapısıyla yeni cinsiyetin gerçek bir üyesi durumuna gelmiş olmak şartı var. Bu durumda ameliyat öncesi gerçek yaşam testi yasal olarak uygulanabilir değildir. Bu testi uygulamaya engel oluşturanlar genellikle yasal durum, toplum, aile, okul ve iş çevresi olduğu halde, yaşanılan bölgeye, şehre hatta o şehrin semtine özgü koşullarla mücadele edilerek, takvim ve program belirlenebilmektedir. Cinsiyet değişiminin gerekliliğinden sonra onun pratiği için içinde bulunduğumuz koşullarda transseksüel kişiye ve terapiste allah kolaylık versin ve bol şanslar demek şart sanırım. Bu sorun o kadar ciddi ki, örneğin kişi öz be öz transseksüel olduğu halde cinsiyet değişimi yapmaması bazı durumlarda onun hayrına olabiliyor. Diğer deyişle cinsiyet değişimi sonrası hayatından emin olamayan ve garantisi olmayanlar elbette ki tutsak bedenlerinde yaşamaya devam etmek zorundadırlar. Fakat şu bir gerçek ki, çoğunlukla bu uzun vadede bir çözüm değil. Ehveni şer deyip yaşayanları türlü psikolojik sorunlar ve belki intihar beklerken, ikinci seçenektekiler ise yani değneğin diğer boklu ucundakiler ise tüm riskleri göze alıp onun mücadelesini vermek ve bedelini ödemek zorunda kalabiliyorlar. Böylelikle iki yıl boyuna psikiyatrik destek sürekli devam eder. Bu servis ameliyat dönemi ve sonrasında da devam edecektir. Bir yıllık hormonal tedavi sonucunda da kişinin ruhsal ve organik sağlığı devam ederse ameliyat izni çıkar. Bu süreçte transseksüel kişinin beslenme ve barınma gibi temel masraflarının dışında, psikiyatrik tedavi, hormon tedavisi, estetik ameliyatlar için gerekli olan maddi güce ihtiyacı vardır. Ayrıca epilasyon gibi bakım masrafları, yeni gardrop oluşturma masraflarını da unutmamak gerekir. Bunların herhangi birinde maddi gücü oluşturamama işlemi sekteye uğratabilir. İşin sekteye uğraması, takvimin değişmesi kısacası evdeki hesabın çarşıya uymaması doğrudan ts. kişinin psikolojik durumunu olumsuz etkiler. Bugün için bir vajen yapım ameliyatı yaklaşık 2 milyar liraya, meme slikon ameliyatı 750 milyon liraya, burun estetiği 750 milyon liraya, epilasyon ise en az 1 milyar liraya mal olurken, ts. kişiyi çok ağır bir maddi yük beklemektedir diyebiliriz. Hormon tedavisine son nefese kadar yaşam boyu devam etmek zorunludur. Aylık masrafı 5 milyon lira civarındadır. Psikiyatrik tedavi ise gerekli olduğu sürece sürdürülür. Transseksüellik kavramıyla ilgili dediklerimi toparlayacak olursam: Bir yanda biyolojik yani bedensel bir cinsiyet, diğer yanda ona muhalif olan kişinin kendine özgü beyinsel cinsel kimliği. Bu ikisinin ortasında kalan şey ise cinsel rol kişinin hayatının her alanına renk veren, damgasını vuran, kişinin erkeklik ya da kadınlığını ifade biçimi. Kişinin cinsel kimliği, biyolojik cinsiyetine uymadığı zaman ona göre davranamıyor, kendini gerçekleştiremiyor, sosyal ilişkilerini kuramıyor, cinsel ilişki kuramıyor, duygusal beraberlik yaşayamıyor, çalışamıyor, üretemiyor, bu durumda ne yapılıyor: Cinsiyet değişimi ameliyatı çözüm olarak görülüyor. Buna cinsiyet düzeltimi ameliyatı denmesine ben de katılıyorum. Kendimden örnek vereyim: Ben bir eril bedene sahip olarak doğmuşum. Hiçbir genetik veya hormonal sorun çıkmadan ts.lik teşhisine kadar tam bir erkek bedenine sahip oldum. Hem de üretken, yani döl verebilen bir bedenim vardı. Fakat ilk çocukluk yıllarımdan beri benim geliştirdiğim kadın cinsel kimliğim vardı. Bu durumda kadınca yaşamak en doğal hakkımdı ve sonuçta benim tanımı, psikiyatri de tanıdı. Psikiyatrik ve hormonal tedaviyle birlikte her şey yolunda gitti. Ardından da ameliyat edildim. Penisim ve testisim reforme oldu diyebilirim. Yani vajenimin yapımında kullanıldı. Kadınlık hormonu verildiği için memelerim gelişmişti. Fakat daha güzel bir meme yapısı için slikon protez de yerleştirildi. Ve kadınlığım tıbben onaylandı. Bu sefer artık üretken bir kadın değildim. Tıpkı kısır bir kadın gibi. Tıbbın kadınlığımı onaylamasıyla allaha şükür ülkemin yasalarına göre en azından bu aşamadan sonra da olsa kadın vatandaş oldum. Ve bana pembe nüfus cüzdanı da veriliyor. Böylece hukuken de kadın oldum ama benim genetik yapım, kromozomlarım hâlâ eril, kemik yapım hâlâ eril ve onlar öylece kalacaklar ölünceye kadar. Kadın hormonal yapısına, dışarıdan aldığım östrojen hormonuyla sahip olmaya devam edeceğim. Tıpkı kadınlık hormonu üretemeyen ya da menapoz dönemi sonrası bir kadın gibi, dışarıdan hormon alımına devam edeceğim. Bu arada prostatım hâlâ bedenimin bir parçası ve içimde duruyor. Durum bundan ibaret ve herşeye rağmen tıbben ve hukuken onaylanan bir kadınlığa sahibim. Bu nedenle cinsiyet düzeltimi demek çok doğru. Çünkü biyolojik cinsiyet tümüyle değiştirilemiyor. Bundan sonraki mesele herkesin doğduğu günden ergenliğe kadar edindiği davranışları ve rolleri tez zamanda elden geldiğince çabuk edinebilmek, herşeyimle toplum içinde kadınlığımı yaşayabilmek. Bunun adı sosyal adaptasyon diye geçiyor. Hormon tedavisiyle benim gibi bir biyolojik erkek transseksüelin nispeten kabul edilebilir bir kadın görünümünü alması ve davranış modelini oturtması en az iki yıl alırmış, tamamen olması için sekiz yıl gerekebilirmiş. Anlayacağınız, normal! bir kadın oluşumda da, bu aşamada da toplumla çekişmemiz devam edeceğe benziyor. 20 küsur yıldır kendi değerlerini dayatan, bana türlü zorluklar ve zahmetler yaşatan ve hayatı bana pahalıya mal eden türlü zihniyetlere ve kalıplarına bugünden sonra yüzde yüz teslim olmamı kimse beklemesin. Yine de özümden gelen değerleri insanlarla en içten şekilde paylaşacağımdan kimsenin de şüphesi olmasın. Çünkü bu benim görevim aynı zamanda. Transseksüelliğimi 1993 yılının Şubat ayında ikrar ettim. Emelim bu işi Türkiye'de becermek ve yine ülkemde kendime özgü kadınlığımla yaşamaktı. O günden bu yana tam 6 yıl geçti ve yukarıda anlatmaya çalıştığım sürecin tüm gerçeklerine tanık oldum. Cinsiyet değişimi hakikaten ameliyattan ibaret değil. Bunun öncesindeki birikimi yaşamadan ve anlamadan bunun sonrasını hissetmek de pek mümkün değil. Her ne kadar bu sayıda ameliyat bahsine giremediysem de bu paylaştıklarımızın ardından daha sağlıklı ve ortak bir duygu ve fikir birliğine varabileceğimize inanıyorum. Allı pullu, şatafatlı ve heyecanlı ameliyat anılarımdan ziyade bu madalyonun iç karartıcı ve can sıkıcı yüzünü göstermeden edemedim. Çünkü benim için madalyonun bu yüzü diğer yüzü kadar dikkate değer ve unutulmaz idi. Dördüncü sayfanın son satırlarına geldim. Bu demektir ki bana ayrılan yeri doldurmak üzereyim. Bu nedenle cinsiyet değişimimin dönüm noktası niteliğindeki ameliyatımı bir başka sayıda ancak anlatabileceğim. Kaos GL 57 / 1999" Dernière modification le 1432874940000 |