[Yarışma] Bana Bir Hikaye Anlat - SONUÇLAR |
Ukrayna « Citoyen » 1433591100000
| 0 | ||
Tabiki de ben, çünkü bir tek ben Amaethon ile ilgili hikaye yazdım.Kötü mü iyi mi hatırlamıyorum hm. |
Bravefriends « Citoyen » 1433591160000
| 0 | ||
"Ve o gün küçük brave dereceye giremeyeceğini anladı." |
Mellefromage « Censeur » 1433591160000
| 0 | ||
Ediz a dit : Arkadaşım uzar mısın lütfen? Sen oy bile vermedin -,- Ve sonuçlar geliyor dam dam - dam dam - dam dam... |
Ukrayna « Citoyen » 1433591220000
| 0 | ||
Sondan birinci benim o kesin! |
Bravefriends « Citoyen » 1433591280000
| 0 | ||
Vee o beklenen an! |
Npcndmi « Citoyen » 1433591280000
| 0 | ||
Hadi hadi hadi hadi |
Bravefriends « Citoyen » 1433591340000
| 0 | ||
En azından 2 tane 2. ve ya 3. seçseydiniz .s .s |
Azizlik « Citoyen » 1433591340000
| 0 | ||
Kim kazanacak acaba? |
Kazuma_desu « Sénateur » 1433591340000
| 0 | ||
Şimdiden 1. olacak kişiyi tebrik ederim :b |
1 | ||
Hey heyy heyyy! Bir ayın sonunda tekrar karşınızdayız işte, heyecanla bu günü beklediğinizi de biliyoruz! Eveeet, tahmin ettiğimiz gibi güzel hayal dünyaları ile karşılaştık; kiminde bir savaşın içindeyken, kiminde de büyük büyük aşklar yaşadık ve daha neler neler... Çok renkli hayal dünyalarınızı bizden esirgemediğiniz için hepinize teker teker teşekkür ederken, bir yandan da lafı fazla uzatmadan -30 aktif katılımcı arasından zor da olsa seçtiğimiz- kazananlarımızı açıklamak istiyoruz: Birincimiz, Osqy; lezzetli mi lezzetli 1000 'ini afiyetle mideye inderebilirsin. İkincimiz, Hybinkunduz; 700 'lik paketin seni bekliyor, gel ve peynirlerinin tadına bak deriz! Ve son olarak üçüncümüz Czuwuak'a da 300 leziz 'ini hazırladık, afiyetle ye ve yerken de bizleri hatırla isteriz. Hikayeleri değerlendirirken baz aldığımız kriterlere buradan bakabilirsiniz: Karakter sayısı / Kurgu / Düzen-Yapı / İmla / Kanaat Karakter sayısında, size verdiğimiz 5000 karakter sınırını aşıp aşmadığınıza; Kurguda, sizden istediğimiz hikayeyi ne derece yakaladığınıza, hikayenizi geliştirme ve sonuca ulaştırma yeteneğinize, betimleme kullanımınıza ve anlatım tekniğinize; Düzen/yapıda genel olarak hikayenizin düzen ve biçimine, renklendirme gibi etkenleri kullanımınıza; imlada da elbette cümlelerde anlam kayması olup olmadığına, yazım ve noktalama kurallarına ne ölçüde uyulduğuna baktık ki bunun ipucunu zaten size vermiştik :) Son olarak kanaat notlarımız da oldu elbette, hikayelerinizin kurgusuna paralel olarak bizlere ne kadar hitap ettiğine göre belli bir kanaatte bulunduk. Tüm kazananları tebrik ediyoruz. Hediye kodlarınız özel mesaj ile gönderilecek, bu sebeple gözünüz gelen kutunuzda olsun! İlk 3'e giren hikayeleri okumak için sekmelerden yararlanabilirsiniz. İsteyen yarışmacılar bu konu altında hikayelerini paylaşabilirler. Umarım bu süreçte sizler de bizler kadar eğlenebilmişsinizdir. Bir diğer yarışma ya da turnuvamızda görüşmek dileğiyle! Katılan, katılmayan herkese bol peynirli, neşeli günler dileriz 4001 Bir varmış, bir yokmuş. Amaethon isimli acımasız fare muziplik yapar iken, Sukelaci bıyığını burar iken, Osqy adında minik fare güzel mi güzel olan bu yemyeşil kasabaya yerleşmiş. Daha ilk günden birçok arkadaş edinen Osqy buraya geldiği için çok mutluymuş. İçinden “iyi ki buradayım, hepsi benim ailemden biri gibi” diye geçirmiş. Osqy tarlada çilekleri hasat ederken “Hadi gelsene, peynir toplayamaya gidiyoruz.” Diye bağırmış göbekli fare. “Siz gidin, ben size yetişirim.” demiş heyecanla Osqy. --- Buraya yeni yerleşmeme rağmen herkesi yıllardır tanıyormuş gibiyim. Yerleştiğim gün yemeğim yoktu, yolda hepsini tüketmiştim. Yuvamın önünde ne yiyeceğim diye kara kara düşünürken yanıma bir fare geldi ve kendini tanıttı. Peynir bakanıymış buranın, sağ olsun bana birkaç gün idare edebileceğim miktarda peynir bıraktı. Peynir bakanının yanında bir fare daha vardı. Bakan gittikten sonra kendinden bahsetti, müteahhitmiş 3 yıldır bu kasabada yaşıyormuş. Yuvamın çatısını onarmak için gelmiş. İşi bittikten sonra teşekkür edip uğurladım. Çok yorulmuştum hemen yatağıma kendimi attım ve uykuya daldım. Sabahın ilk saatlerinde kalktım, kahvaltımı ettikten sonra yuvamın önündeki tarlada kıpkırmızı sallanan çilekleri gördüm. Dün yorgunluktan fark etmemiştim herhalde. Diğerlerine yardım etmek için çilekleri özenle toplamaya başladım. O kadar dikkatle topluyordum ki karşıdan gelen kalabalığı fark etmemişim. Göbeklinin sesiyle irkildim. Beni peynir toplamaya çağırmışlardı, sevinmiştim ve heyecandan kalbim pır pır atmaya başlamıştı. “Yeni arkadaşlar ve yeni bir gün.” diye geçirdim içimden. Topladığım çilekleri 801 numaralı yuvanın önüne bıraktım ve koşarak eve döndüm. Başıma güneş geçmesin diye çiftçi şapkamı alıp evden ayrıldım. Çok geçmeden diğer farelere yetiştim ve sohbetlerine ortak oldum. Modacı fare iç geçirerek “Markete yeni bir şapka gelmiş çok güzelmiş ama fiyatı çok pahalı.” dedi. “Ne kadarmış?” diye sormadan edemedim çünkü şapkam çok eskimişti, yenisine ihtiyaç duyuyordum. “4001 peynir.” deyiverdi bir çırpıda. “Bakın işte orada!” diye ekledi atletik olan. Gerçekten çok güzeldi bulut mavisi tüyleri şapkayı daha da güzelleştirmişti adeta bir kuş gibi. Hedefim belliydi bugün bu şapka için peynir toplayacaktım ve bu eski yırtılmış olandan kurtulacaktım. “Bu şapka için o kadar peynir değer.” diye mırıldandım. --- Büyük bir kapının önüne geldiğimizde seçilmiş şaman bana ne yapmam gerektiğini anlattı. Her peynir toplayışımızda farklı bir fare şaman oluyormuş ve diğerlerine yardım ediyormuş. Böylece daha çabuk toplanıyormuş mis gibi kokan peynirler. Başlarda diğerlerine ayak uydurmaya zorlansam da zamanla alıştım. Öğle yemeğine kadar 5 kere şamanlık sırası bana geldi ve arkadaşlarıma yardım ettim. Diğerlerine göre çok acemiydim ama zamanla ustalaşacağımı bildiğim için pes etmeden, sabırla devam ettim. Yemekte ortaya bir mendil serildi ve getirilen yiyecekler özenle koyuldu. Ben bilmediğim için bir şey getirmediğimden kendimi kötü hissetmiştim. “Yarın onlara yemeleri için ben de güzel şeyler getireceğim.” diye kendi kendime söz verdim. Hava kararana kadar peynir toplamaya devam ettik. Yorgunluktan her yerim sızlıyordu ama pes etmedim çünkü dönüş yolunda o muhteşem şapka beni bekliyordu. Eğer onu almadan yuvama gidersem ya da başkası benden önce alırsa çok üzülürdüm. Bunu bildiğim için hırsla, yılmadan devam ettim. O an geldi çattı, marketin önündeydik. Hemen hevesle içeri girdim ve topladığım peynirleri çuvaldan çıkarıp masaya yığdım. Görevli olan suskun fare peynirleri saydı ve “3900” dedi sesli bir şekilde. Evet, 101 peynirim eksikti, hayal kırıklığına uğramıştım. Usulca peynirleri geri çuvala koymaya başladım ve “Tamam o zaman ben yarın tekrar uğrarım.” diyebildim sesim titrerken. Omzumda hissettiğim bir el kuvvetiyle geriye doğru çekildim. “Al kardeşim kalan 101 peynir bu çuvalda, peynirin olduğunda sen de bana bir şey alırsın ödeşiriz.” dedi sendikalı fare. Mutluluktan gözlerimden akan yaşa aldırmadan büyük bir sevinçle sarıldım ona. Suskun fare peynirleri alıp şapkayı uzattı bana. Sendikalı farenin yardımıyla eski şapkamı çıkarıp başıma yeni olan şahane şapkamı geçirdik. Şapkanın ağırlığına rağmen ayaklarım yerden kesilmiş gibi hissediyordum. “Yeni kasaba, yeni arkadaşlar ve yeni bir şapka!” diye bağırdım. Herkes gülmeye başlamıştı ve suskun farenin ağzından “Çok yakıştı güle güle kullan.” dediğini duyan diğer fareler biraz şaşırmıştı, galiba hiç konuşmadığı içindir bilmiyorum başka zaman tekrar markete uğrayıp hikayesini dinlemek isterim. Herkesi teker teker öpüp teşekkür ettim ve yola koyulduk. Yolda hep birlikte “Run for the Cheese” şarkısını söyleye söyleye yuvalarımıza doğru keyifli bir yolculuk yaptık. İçeri girmeden önce kapıda bir not asılıydı elime aldım ve okumadan içeri girdim. Muhteşem şapkamı evin başköşesindeki koltuğun üstüne bıraktım ve elime notu alarak yatağıma uzandım. O kadar çok yorulmuşum ki gözkapaklarım notu okumama izin vermiyordu ama merakım daha ağır bastığı için notu okuyabilmiştim. “Mis gibi kokan peynirleri topladığın gibi, bu papatya sayesinde artık mis gibi kokunu ben de uzakta bile olsam alacağım. Hayallerinden asla vazgeçme, papatyan seni paspasın yanında bekliyor. Ruh ikizin Peytone…” Osqy "Tuhaf bir oda." demişti şişman fare, peynirin kokusunu alamıyordu. Burayı daha önce hiç görmemiş, duymamıştı. Bugüne kadar dolaştığı odalardan daha farklıydı. Hava sıcaktı, gökyüzü daha değişikti. Fareler kendini kabile evlerinden dışarıya atmıştı. Etraf renkli renkli ağaçlarla, parklarla, uçurtmalarla ve daha önce adını bile duymadığı şeylerle doluydu. Plajda güneşlenip top oynayanlardan, yardıma muhtaç fareler için şamanların aynı anda seferber olduğu bu muazzam ortamda bizim şişman faremiz ne yapacağını bilememişti. Arkadaşlarıyla envanterindeki eşyaları mı kullansaydı, peyniri bulmaya çalışıp onun zevkini mi çıkarsaydı veya marketteki çilek kuyruğuna mı katılsaydı hiçbir fikri yoktu. Aniden bir çığlık sesi geldi. Herkes birden eğlenceyi kesti. Şamanlar bile henüz olayı çözememişti. Özel bir güç, plajdaki bir fareyi yanına ışınlamış; onu arkadaşlık kutusuna hapsetmişti. Fakat sadece şamanların yapabileceği bir şey nasıl olur da gerçekleşebildi? Belirsiz bir taraftan "İşe yarıyor! Şimdi elinizdeki bütün peynirleri ve çilekleri bu kutuya atın, fareyle beraber elinizde ne varsa benim olacak. Hueheuehue!" sözleri duyuldu. Şamanlar, aceleyle fareleri korumak için güzel ve koruyucu bir mekan yapmıştı. Sıra peynir ve çilekleri korumadaydı. Marketin etrafı da kalaslarla sarıldıktan sonra etraf güvendeydi, kutuda sıkışan fare hariç! Şamanlarda arkadaşlık kutusu oluşturma becerileri yoktu, fareyi kendi elleriyle o kutudan çıkarmaları gerekiyordu. Bir şaman kutunun bir ucundan, diğeri de diğer tarafından çeke çeke açmayı planlıyorlardı. Bu sırada havada kocaman siyah gülleler belirip şamanların üzerine düştü. Şamanlar olayı hâlâ anlamamışlardı, üstelik iyi de değillerdi. Derken gene onun sesi duyuldu. "Ya hepsi benim, ya da işkence sizin!" Bunun üzerine kendini toparlayan şamanlar hem bunu söyleyen kişinin kim olduğunu düşünüyor, hem de kutuya yöneliyorlardı. Kutuya vardıktan sonra var güçleriyle kutuyu açmaya çalışan ikili, kutunun neredeyse yarısını açabilmişti. Ardından ne olduğu tam olarak anlaşılmayan, ama kulağa yabancı da gelmeyen bir ses duyuldu. Şamanların akli bir hayli karışmıştı. Şimdilik tek hedefleri arkadaşlık kutusunda sıkışıp kalan fareyi kurtarmaktı. Kutunun büyük bir kısmını açtıktan sonra kutunun içine baktılar. Fare orada değildi! Normal şartlarda o kutudaki bir farenin oradan tek başına çıkmasının imkanı yoktu. Muhtemelen duydukları ses ışınlanma sesiydi. Buna ancak bir şaman yardım edebilirdi. Acaba bu iki şamanın dışında başka bir şaman mı vardı? Bir süre sonra havada görkemli parıltılar oluştu. Kaçırılan fareyle birlikte sarı bir şaman belirdi! Fare, sarı şamana yapışıktı. İki şaman olayı anlamaya çalışırken sarı şaman markete yönelmişti. Kalaslarla çevrili markete girmeye çalışırken diğer şamanlar da sarı şamana yapışık olan fareye zarar vermeden onu etkisiz hâle getirmeye çalışıyorlardı. Bu sırada şamanların bir tanesinde gayet akıllıca bir fikir vardı. Diğer şamana "Fareyle birlikte şamanı etkisiz hâle getirelim. Ardından ölen fareleri yeniden canlandırır, sarı şamandan kurtuluruz." dedi. Şamanlar da dediklerini yaptılar, sarı şamanı etkisizleştirdiler. Yaptıkları korunakları açıp fareleri dikkatli olmaları konusunda uyardılar. Her şey eskisine dönmüştü. Akşam oldu, hava karardı. Bazıları farklı ırklardan şamanların oluşturduğu ateş başında keyif yapıyor, bazıları da sokak lambalarıyla aydınlanan yollardan evlerine dönüyordu. Şişman faremiz, yanında kocaman bir peynir çuvalıyla birlikte yoldaki bir banka oturmuş tıkınıyordu. Her geçen gün kilo alıyordu. Hatta kilosu yüzünden duvara tırmanırken zorlanıyor, sanki yerçekimi varmış gibi yere düşüyordu. Konumunu değiştirirken hep taksi şamanlarıyla hareket ediyordu. Taksiler ona göre pek pahalı değildi, faremizin bol bol peyniri ve çileği vardı. Ne var ki taksici dahil arkadaşları da onunla kilosuyla ilgili dalga geçiyor, onunla pek arkadaşlık göstermiyordu. Çevredekilerle de pek bir muhabbeti de yoktu. Etraflarda düzenlenen koşu yarışlarında birinci olan fareleri görünce morali bozuluyordu. Kendisi daha peyniri ararken kimisi yuvaya çoktan girmişti, kimisi de istatistiğine önem verdiğinden yuvanın başında öylece dans ediyordu. Bir başka koşuda koşuyu her zaman birinci olarak tamamlayan fare, şişman fareyle dalga geçiyor; etraftakiler de ona gülüyordu. Bu olay artık her yarışta tekrarlanıyordu. En sonunda şişman fare kendi kendine isyan etti: "Neden ben de diğerleri gibi çevik değilim? Niye benim karnım diğer farelerden bile büyük? Niye benim de kaslarım yok? Yeteeer!" dediğinde kendini bir anda terlemiş ve yorgun buldu minik fare. Etraf karanlıktı, odasının panjurları kapalıydı; kâbus görmüş meğer bizimki. Hemen yorganını kaldırıp göbeğine baktı, derin bir oh çekti. Bir önceki yaş gününde dilediği yaz tatilinde peynirler ve çileklerle dolu bir hayat dileğinden vazgeçmişti artık. Eğer onların çok olduğu bir hayat geçirirse sonucunun ne olacağını tahmin edebiliyordu. Ee ne demişler; "Bedava peynir ancak fare kapanında olur."... :) Hybinkunduz *Merhaba Öğretmenim! Merhaba, ben küçük bir fare deliğinde yaşayan minnak Wuak... Annem beni doğuralı daha 9 ay oldu ama bana çok bilmiş derler. Neden böyle diyorlar bilmiyorum! Alt tarafı her şeyi düzeltiyorum, yardımlar savuruyorum ve rüküş ablalarıma kıyafetler konusunda bilgi veriyorum. Benim ailem Amaethon tarafından öldürüldü. Zamanında hile yapmışlar... İyi olmuş diyemem çünkü onlar benim ailem Amaethon bir kenarda kalsın... Aslında benim hikayem şöyle başlıyor: Günlerden 23 Nisan'dı... 1. odada peynir topluyordum, yaklaşık 3 saat durmadan peynir topladım ve marketimde toplam 1000 peynirim oldu! Birazcık daha topladıktan sonra bir anda okulum, öğretmenlerim ve arkadaşlarım karşıma çıktı! Sanırım okuluma ışınlanmıştım! Öğretmenlerim çok kızgındı. Çünkü bizler okulu süslememiştik, her sene aynısı oluyordu... Son sınıf olmama rağmen tüm balonları bana şişirtip, bana bağlattırdı ve astırdı! Artık ben bitmiştim, nefesim kalmamıştı balon şişirmekten boğazım ağrıyordu... Aslında bu benim için bir gururdu, tüm öğretmenlerimden iyi not almıştım. Zilin çalmasına 2 dakika kalmıştı ve bu iki dakikada okulun çatısına çıkıp bayrak asmalıydım. Yanıma güvenlik amaçlı bir büyüğümü alıp yukarı çıktım, bayrağı benim asmam lazımdı çünkü bu görev bana verilmişti. Yukarı çıktığımızda bayrağı asacağım direğin altında merdiven vardı, hemen tırmanıp bayrağı astım. Geri giderken yolda Nehirr öğretmenimi gördüm, *neden isiminde iki tane r var bilmiyorum ama hoşuma gidiyordu.* uzun zamandır okulda göremiyordum onu, hamileliğinden dolayı okuldan raporluydu. Her neyse, yanında benim hiç sevmediğim bir fare vardı. Bu fare ise *Souris_285th idi. Kendisi hep ağlıyordu ve mızmızcılık yapıyordu, daha sonra öğretmenlere yalakalık yapıp yıldızları kapıyordu... Nehirr öğretmenim yanıma geldi ve yaptıklarımı gördüğünü söyledi; Konuşma geçmişi [Nehirr] Wuak, yaptıklarından ötürü sana teşekkür ederim. Son sınıf olmana rağmen bizi kırmadın ve verdiğimiz tüm görevleri yerine getirdin. Aferin! Sana bir yıldız veriyorum, bu yıldızı yaşamın boyunca sakla! [Wuak] Ben teşekkür ederim öğretmenim! Yaptıklarım, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıklarının yanında hiç birşey, ben bu görevleri vicdanen yaptım! Öğretmenler odasına indiğimde tüm öğretmenler bana birer yıldız verdi ve toplam 22 yıldızım oldu! Bu çok gurur verici bir şeydi fakat ailemin de görmesini isterdim. Ama göremezlerdi, belkide görüyorlardı ama yanımda değillerdi... Vicdansız Amaethon hepsini öldürmüştü! Ondan öc alsam mı? almasam mı? diye düşünürken okul müdürü Ediz yanıma geldi. Konuşma geçmişi [Ediz] Wuak, yaşadıklarını biliyorum. Amaethon kötü birisi, kendini üstün sanıyor fakat değil. O da zamanında burada bir öğrenciydi. Bildiği her şeyi ben öğrettim. Ama nereden bilebilirdim ki; ileride en başarılı öğrencimin ailesini katledeceğini?... [Wuak] Ben bu konu hakkında konuşmayı pek sevmiyorum fakat sizinle konuşmam gereken şeyler var. [Ediz] Tabii ki. Dinliyorum seni? [Wuak] Amaethon'dan öc almalı mıyım yoksa oluruna mı bırakmalıyım? Ne yapsam bilemiyorum. Bana yardımcı olur musunuz? [Ediz] Bak canım, senin ailen de zamanında bir kaç suç işlemiş. Amaethon bildiği şeyleri yapmış ve aileni öldürmüş, geride sadece sen kalmışsın. Sen temiz birisisin ve dediklerimi anlayabilirsin. Ailen ölmüş, artık yok. Öcünü alsan ne fayda ki geri mi gelecek? [Wuak] Haklısınız. Yanlış düşünmüşüm, ama üzülüyorum. Bootcamp'da aileleri ile oyun oynayan fareleri görünce daha da çok üzülüyorum... Son. Hikayenin sonunda Wuak, Amaethon ile konuşmaya gitti. Gayet hoş konuştular, Amaethon her şeyi anlattı. Wuak ailesinin yaptığı her şeyi anladı, öğrendi ve ona sarıldı. Daha sonra deliğine(evine) geri döndü. Ediz, Wuak için evlatlık fare arayan aileler ile görüştü. Bir kaç kişiden sonra bir aile buldu ve Wuak ile görüştürttü. Wuak ilk ne olduğunu anlamadı sonuçta ilk defa sıcak bir ailesi olacaktı. Fakat kabul etti. Yeni ailesini o'da beğenmişti. -Artık mutlu mesut yaşayacağı bir ailesi olmuştu, boş zamanlarında hep Ediz öğretmeni için dualar ediyordu. O'na hakkını asla ödeyemezdi... Karakterler Wuak » Ana Karakter / Öğrenci Amaethon » Ana Karakter / Yetkili Ediz » Ana Karakter / Okul Müdürü Nehirr » Ana Karakter / Hayat Bilgisi Öğretmeni *Souris_285th » Fare Ve gizli öğretmen kadrosu~ Czuwuak |
Hybinkunduz « Citoyen » 1433591340000
| 2 | ||
|
Sandstormman « Citoyen » 1433591340000
| 1 | ||
1. 2. ve 3. yü tebrik ederim. Benim hikayem. EMEK HIRSIZI Transformice'de sıradan ve sıkıcı bir gündü. Tüm fareler her gün yaptığı rutin işlerini tekrarlıyordu. Peynirler toplanıyordu fakat bir fare merak ediyordu... Toplanan peynirler nereye gidiyordu? Toplanan ve biriktirilen peynirleri markette çılgınca harcıyordu bugüne kadar fare halkı, marketten çok eşya aldı ve karşılığında topladığı peynirleri verdi. Ama farelerden biri sonunda çıkıp "peynirler nereye" gidiyor diye sordu kendi kendine. Hakikaten nereye gidiyordu bunca peynir? Bizim fare başladı araştırmalara. İlk olarak o da her fare gibi peynir toplamaya koyuldu. Daha sonra bu peynirleri harcamak için markete girdi. İlk olarak keşfetmeliydi. Ucuz bir şey aldı ve marketten çıktı. Her zaman ki gibi peyniri eşya değeri kadar azaldı. Ne yapmalıydı? Hiç bir fikri yoktu. Sıfırdan başlıyordu her şey. Keşfetmek için gece yarısı markete gitti. Ortada kimsecikler yoktu. Keşfetmek için şimdi tam zamanıydı. Marketin yanına kadar geldi. Cesaretini topladı ve markete girmeye çalıştı. Başarmıştı, farelerin diyarında bir kedi/köpek girişi vardı her ne kadar saçma olsada... Bizim fare içeri girer girmez gözlerine inanamadı. O da neydi!? Bir kedi içeride nöbet tutuyordu. Şimdi anlamıştı bu kedi girişinin neden orada olduğunu ve hızlı adımlarla dışarı çıkıp evine doğru yola koyuldu. Olanları arkadaşlarına anlatsada ona kimse inanmadı. Bölgenin en cesur faresinin yanına da uğradı fakat sonuç hiç umduğu gibi olmadı cesur fare bizim fareden daha korkak çıkmıştı. Artık yalnız başınaydı. Gece yarısı faremiz elinde bir kedi mamasıyla marketin yolunu tuttu. Kediler alacakaranlıkta görebilen, ışığın en az olduğu ortamlarda görüşlerinde azalma olmayan canlılardır. Gece görüşleri iyi olduğu kadar yemekleri de, çok uzaklardan seçebilirler. Gerek burunları, gerek hisleri, avcılık dürtüleriyle birleştiğinde kedilerin kafasındaki yemek görüntüleri onları sabırsız bir hale sokar. Faremizin amacı da kediyi dışarıdaki kedi mamasına yöneltmek olacaktı. Markete girdi ve kediyi gördü. Mamayı dışarı atar atmaz kedi dışarıya çıkmıştı. Şimdi marketin içinde ki kapıya, bilinmezliğe doğru gidiyordu. Kapıyı açtı ve içeri girdi. Ama ne yazık ki kapının sadece bir kolu vardı ve bizim fare bilinmezlikte kapalı kalmıştı. Bizim fare daha çok içeride neyin olduğuna odaklandığı için kapı umrunda değildi. İçeride sadece bir kart girişi ve kutunun içideki bir kart vardı. Kartı girişe soktu. Kartı sokmasıyla beraber odanın aslında bir asansör olduğunu farketti ve asansör bir anda çatı katına doğru yol aldı. Kapı açıldı. Trasnformice halkının tüm bilgileri buradaydı. Kendi hesabına baktı ve bugün harcadığı peynirleri gördü. Bir anda harcadığı peynirler delikten kafasına düşmeye başladı. Şimdi anladı burada ki yetkili kişi resmen farelerin peynirlerini çalıyordu. Ama yetkili kişi kimdi!? Bir kedi bile olsa o emek hırsızını bulacağına yemin etti ve köyüne doğru yol aldı... SON... Dernière modification le 1433591760000 |
Hotspotower « Citoyen » 1433591400000
| 0 | ||
Tebrikler |
Azizlik 1433591400000
| | ||
[Modéré par Ediz] Dernière modification le 1433591460000 |
Npcndmi « Citoyen » 1433591400000
| 0 | ||
Hybinkunduz a dit : ^ |
Neonstrayzer « Citoyen » 1433591400000
| 0 | ||
Tebrikler |
Kazuma_desu « Sénateur » 1433591460000
| 0 | ||
Tebrikler ^^ |
Npcndmi « Citoyen » 1433591520000
| 0 | ||
Tebrikler Osqy,Hybinkunduz,Czuwuak. |
Interspeed « Citoyen » 1433591520000
| 1 | ||
Tebrikler! Yarışmadan sonraki halim: |
Hybinkunduz « Citoyen » 1433591580000
| 1 | ||
Teşekkürler. o/ Özge'den aslında bekliyordum birinciliği. Ben de diyordum arkadaş bu aralar neden foruma çok giriyor... Kazanan ve emek verip yazan herkesi tebrik ediyorum. Bir başka yarışmada görüşürüz. :) |